3 Haziran 2012 Pazar

liege'de yıldızlı gökyüzü

erasmus macerasını sonuna yaklaştıkça, gitme'nin hüznü de yavaş yavaş sarıyor beni..
alıştığım/alışamadığım, sevdiğim/sevmediğim.. ne varsa geride bırakacak olmanın mahzunluğu var..
ya da kalan azıcık zamanda yapmadığım her neyse yapıp yetiştirme telaşı..
"şuraya gitmemiştik, hadi gidelim." "ya çok az zaman kaldı hadi bunu da yapalım" "nasılsa yakında geri döneceğiz, hadi bu gece de çıkalım"...


belki de 4 aydır yaşamadığım kadar güzel anlar yaşıyorum bu son bir ayda..
sınav dönemi olduğu halde, dışarı çıkmadığım kadar çok çıkıp geziyorum. 
hiç tanımadığım insanlarla tanışıyorum sürekli.
sınavlara girip çıkıyorum, ders çalışıyorum, dizi izliyorum, yeni yemekler keşfedip yemek yapıyorum ve yeni insanlarla ilk defa gördüğüm sokaklarda yürüyüşlere çıkıyorum..


kesinlikle aklımın ve kalbimin bir parçasını burada bırakarak geri döneceğim.
4 ay hiç de yeterli değil avrupada bir erasmus öğrencisi olmak için.
her şeyin keyfini gönlünce çıkarmak için..
yeni başlayanlara tavsiye: erasmus kesinlikle 2 dönemlik bir macera!


***


liege'de havanın bir güzel olup bir bozduğu bir döneme girmiş bulunmaktayız. 
sabah güneşli bir güne uyanıp, akşam eve dönerken sırılsıklam olma ihtimali mevcut bu sıralar..
pazar günleri nehir kenarında kurulan pazar her zamankinden daha cıvıl cıvıl oluyor artık. bahar öyle ya da böyle geldi de geçiyor bile.


uzun zamandır aynı katta ama farklı koridorlarda yaşayıp da yeni tanıştığım insanlarla yeniden keşfediyorum her yeri.
daha önce çıkmaya cesaret edemediğim Liege'in meşhur 375 basamağına gece yarısı çıkmaya karar verip yolun yarısındayken daha pişman olmak da bunun bir parçası. ama sonra, basamaklar kesmeyince daha da yukarı çıkıp La Meuse'e en tepeden bakmak da..
gecenin sessizliğinde her yer ayrı güzel sanki..
her yerin kendi büyüsü var..


ne kadar sıkılsam da bazen, ne kadar dar gelse de bazen sokaklar ya da La Meuse'e uzaktan her baktığım da sanki Boğaz'a ihanet ediyormuş hissine kapılsam da hala, seviyorum ben bu şehri. içinde yaşayanların bazılarının bile sevmediği, kimsenin pek de gitmediği, turistik hiç olmayan bu şehri.


ve gecenin bir yarısı, bir taşın üzerine oturmuş ayaklarımı aşağıya doğru sallarkan gökyüzüne bakıp o dizeleri hatırlıyorum:




sevmek mükemmel iş delikanlım.
sev bakalım...
madem ki kafanda ışıklı bir gece var,
benden izin sana,
sev sevebildiğin kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder