9 Haziran 2012 Cumartesi

"naber evladım?"

"al beni yar götür, götür buralardan
bıktım artık hep aynı varoluşlardan.."


diyor şarkıyı seslendiren kişi.. arkada hafif bir melodi.. gitar sesi ağırlıkta..


adamın sesi çok içten, çok derinden geliyor.. aynı varoluşlardan bıkmış gibi.. sahiden gitmek istermiş, hatta gidermiş gibi..


şarkıyı dinlerken "iyi" hissediyor insan. güzel geliyor kulağa.. insanın içini hüzünle karışık garip bir huzur kaplıyor... da.. yaşarken neden acı çekiyor insan?


hayatımızdaki birileri aynı varoluşlardan bıkıp gitmek istediğinde neden rahatsız oluyor? niye üzülüyor..?


bencillik ya da insan doğası işte.


bir sene kadar önce dedem herkesi ve her şeyi bırakıp gitmeye karar verdiğinde annem başta olmak üzere herkes çok sinirlenmişti. garip bi kızgınlıktı yaşadığımız. tehditkar. sonra sahiden gittiğinde ise kızgınlık çaresizliğe dönüşmüştü bizim için.


önce bir kabullenemeyiş. ve o kabullenemeyiş ile gelen umutsuzluk. sonrasında üzüntü.


nerde olduğunu kimsenin bilmediği bi dedem vardı artık. hiç kimseyle konuşmayan, kimseye haber vermeyen bir dedem..


ilk başta bir şey hissedemedim ben. ilk birkaç ay.. biliyordum çünkü neden kimden kaçtığını. annemin ve diğer herkesin düşündüğünün aksine biz değildik onun kaçtığı.. onu buralardan kaçıp götüren ta kendisiydi aslında..


ama zaman geçti, özledim çok. karşılıklı oturmayı, konuşmayı, dertleşmeyi... çocukluk arkadaşımdı dedem benim. çiçek pasajında hep beraber meyhaneye gittiğim bir arkadaşım.. onu göremediğim her an için pişmanlık hissettim. ihmalkarlık gibi..


ta ki, geçen gün annem beni arayana kadar.. bir şekilde öğrenmiş yerini, gitmiş yanına. telefonu dedeme uzattı ve ben onun sesini duydum! yıllardır hiç değişmeyen ses ve o tanıdık cümle! "naber evladım?"


bir cümle bir insan için bu kadar mı şey ifade eder? bu kadar mı içi doludur, anılarla saklıdır.. gözümün önünden film şeridi gibi geçti derler ya hani, benim de her şey bir film şeridi gibi geçti önümden adeta.  dedemle konuştuğumuz her dakika, her sohbet anı, birlikte gezdiğimiz her bir nokta, oynadığımız tüm oyunlar, çocukken ve sonrasında bana aldığı her kitap.. ilk şiir kitabım, ilk romanım ve ilk nazım hikmet dizeleri..


"yarin yanağından gayrı
her yerde ve her şeyde hep beraber
diyebilmek adına"


bütün bunlar 1 sn içinde oldu. o yorgun sesin bana söylediği ilk iki kelime sayesinde.


yorulmuş ve sıkılmış bir sesti duyduğum. hayalkırıklığı vardı sanki yine. kendinden kaçıp yine kendine yakalanmıştı sonuçta.. kendiyle savaşmayı bitirmek üzere ama hangi tarafın kazanacağını bilemeyen bir savaşçı..


telefonu kaparken uzun süredir hiç olmadığım kadar huzur vardı benim içimde. onu yeniden görebilecek olmanın sevinci.. onunsa içinde özlem vardı belli ki..


hep aynı varoluşlardan kaçıp uzaklara giden bir adamı dinliyorum ben bu şarkıyla beraber.. yıllardır tanıdığım yorgun ve üzgün insanı.. dedemi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder