buradaki 3. günümde yanicuma günü erkenden kalkıp bu sefer Buda tarafındaki Buda Şatosu'nu gezmek üzere yola
çıktık. ama öncesinde harika bir kahvaltı ile güne başlamamak olmazdı tabi.
Budapeşte peyniri, krem peynir, taze baget ekmeği, elma suyu, evde yapılmış reçel..
şimdi bile aklıma gelince mutlu oluyorum. belki normaladen farklı olarak ya da
fazla olarak yediğimiz hiçbir şey yoktu ama o kahvaltı masasını
"masa" yapan arkadaşlarım vardı...
özellikle balıkçı
hisar'ndan hiç ayrılmak istemedim. bence Budapeşte'nin en güzel manzarasına
sahipti. tüm Tuna Nehri, köprüler, ada... kısacık tatilimde yaşadığım tüm
anılarım hepsini bir fotoğraf karesine sığdırabiliyordum orada durunca.
Tuna Nehri üzerindeki ada |
orada yeterince zaman
geçirdikten sonra ise, tepeden aşağı inip, zincirli köprü'den geçtik.
Budapeşte'nin en meşhur köprüsüydü. rivayete göre köprüyü inşa yapan mimar çok
mükemmeliyetçiymiş. her şeyin kusursuz olması için uğraşmış nitekim de
neredyese her şey kusursuz olmuş. yalnızca köprünün başında duran aslanların
ağızlarında dilleri yokmuş. bunu çok sonra farkeden mimar ise dayanamayıp kendi
yaptığı köprüden atlamış. evet, böyle bir şehir efsanesi dolaşmakta.
köprünün ardından St.
Etienne Bazilikası'na gidip orada çok sevilen Kral Stavan'ın sol kolu görmüş
olduk. yıllarca saklanıp muhafaza edilmiş. ve şuan da, en çok ziyaret edilen
şey olabilir bence. ardında Tuna Nehri boyunca uzun ve güzel bir yürüyüş
yaptık. hafif bir rüzgar ve akşam üzeri güneşi eşliğinde.. etrafta onlarca
turist vardı benim gibi. her biri o şehri kendilerince gezip,
kendilerince anılar biriktiriyordu. her biri evlerine dönünce daha başka
anlatacaklardı. kimbilir nasıl..
![]() |
Sugar Shop |
![]() |
Sugar Shop |
yol bizi en sonunda Andrassy caddesi'ne çıkardı. bu arada söylemem gereken bir şey var ki o da Budapeşte2de toplu taşımanın çok çok çok gelişmiş olduğu. metro, tramvay, treleybüs, otobüs hepsi sık sık işlemekte. hatta gece geç saatlere kadar. biz de sürekli tramvar ve metro kullanarak hem zamandan tasarrufta bulunup hem de daha az yorulmuş olduk.
andrassy caddesi uzun ve geniş bir cadde. etrafında çok şık ve pahalı mağazalar var. genelde Paris'teki Champs-Elysees'ye benzetiliyor. ama benim için bu caddeyi önemli yapan en önemli şey tabi ki "sugar shop"tu. i-na-nıl-maz bir yer!! rüya gibi. masal gibi. her türlü tatlı, macaron, cupcake, hediyelik eşya, şeker, çikolata vs'nin bulunabileceği bir yer. orada muzlu-çilekli bir pasta yedikten sonra bir kaç tane de makaron aldık ve yolumuza kaldğımız yerden devam ettik. ama içerideki tüm o süslerin hepsinde aklım kaldı. gerçekten kaldı.
yine yorucu bir günün
ardından eve dönüp akşam atıştırmalarımızı yaptık ve gece Budapeşte'nin en
önemli ve ünlü barlarını gezmeye çıktık. Szimpla bunlardan biriydi. iç
dekorasyonu çok yaratıcıydi. Budapeşte'deki eski evleri bazı yerler kiralayıp
içini ilginç bir şekilde dekore edip bar haline getiriyormuş. eve girdiğinde
geniş bir salon, üst katında hemen ortada bir boşluk ve etrafında minik minik
bir sürü oda. etrafta birbirinden uyumsuz eşyalar, tablolar, değişik heykeller
ve hatta arka bahçede ufak bir Vosvos. evet, resmen masa niyetine Vosvos
kullanılmış. içindeki koltuklara insanlar oturmuş ve içkilerini içip sohbet ediyorlar.
çok çok yaratıcı ve harika bir buluş bence!
biraz daha turlayıp,
bunun gibi aynı konsepte birkaç yer daha gezdikten sonra Budapeşte'deki
4.günüme uyanmak için eve gidip uykuya daldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder