7 yaşındaki kıza kalp nakli yapmışlar ve gazeteciler kıza "Nasıl hissediyorsun?" diye sorduklarında böyle yanıtlamış küçük kız onları: " Önce bir boşluk oldu kalp gidince, ama şimdi iyi."
İşte bu cümle oyunun başından sonuna kadar etkisi altına aldı beni. Sarıp sarmaladı beni ve hatta bütün bir oyunu. 75 dakika boyunca aklımdan çıkmak bilmedi. cümlenin içindeki kelimelerin anlamlarını düşündüm uzun uzun. öznenin, yüklemin ne ifade etmek istediğini hayal ettim hep...
Sahnede ise oyun en akıcı ve en hareketli haliyle devam ediyordu. olaylar 3 ayrı yatakta geçiyordu. her bir "yatak sahnesi" ise ayrı bir zaman dilimini gösteriyordu. ve güzel olan şuydu ki; baştan sona lineer bir çizgisi yoktu zamanın. en son sahnede -yani ortadaki yatakta- olayların en başına götürüp, oracıkta bırakıyordu bizi.
Dijana'nın öyküsü anlatılıyordu sahnede. Ukrayna'dan bir arkadaşının sözüne güvenip gelmiş, Karaköy'den Türkiye sınırlarına giriş yapmıştı. daha sonra Mustafa ile tanışıp aşık oluvermişti ona. başına geleceklerden habersiz güvenmişti aşık olduğu adama. Hikaye bu güven konusundan başlıyor ve devamını ise tahmin etmek pek de güç olmuyor. Lucy Kirkwood'un yazdığı oyunun aslında Afrika'dan İngiltere'ye gelmiş bir kadın yer alsa da, oyun kolayca Türkiye'ye uyarlanmış. hatta ve hatta İstanbul'dan semt isimleri, süpermarket isimleri, yerli sanatçıların şarkıları kullanılmış ki bu da oyunun gerçekçiliğini arttırıyor bana kalırsa.
Tüm oyun boyunca en çok dikkat edilmesi gereken şey ise -bence- şüphesiz ki başroldeki oyuncunun başarısıydı. Esra Bezen Bilgin müthiş bir performans sergiliyor. oyunun başından sonuna kadar Ukrayna aksanıyla konuşuyor. neredeyse tek başına sürdürdüğü oyunda zaman zaman güldürüyor; zaman zaman insanın içini eziyor. ki zaten oyunun bu hareketli temposu da onun bu başarısından kaynaklanıyor. oyunun 15-20 dakikalık bir bölümünde Esra Bezen Bilgin'e Güliz Gençoğlu eşlik ediyor ve ikisi bir arada daha da harika bir performans sergiliyorlar.
İnsan tacirliğini, seks işçiliğini, anneliği, verilen kayıpları, yaşanan acıları, güveni, aşkı, umudu, umutsuzluğu işleyen bu oyunda rahatsız olduğum/gerildiğim bazı sahneler olsa da, en nihayetinde tüm bu çarpıcılığın kaynağının zaten o sahneler olduğunu anladım. izlemesi yer yer zor ama kesinlikle izlenesi bir oyun!
Son olarak oyunun tanıtımlarında da yer alan ve bence oyunun en vurucu repliklerinden biri:
“Aslında çok komik bir şey var, ben kaç para ettiğimi biliyorum. Kaç kişi söyleyebilir bunu? Üç bin dolar ediyorum. Çünkü Mustafa, benim için o kadar ödedi. Yani tam iki buçuk iphone.”
NOT:Oyun Talimhane Tiyatrosu'nda oynanmakta ve sınırlı bir süre için de olsa İKSV Salon'da her pazartesi gösterilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder